Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Vietnam ::::: Vietnam. Genel ::::: Vietnam-Kamboçya-Tayland Gezi Notları 1        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Vietnam Vietnam. Genel 20  Aralık 2022 15 Kasım 2022
02  Aralık 2022
1222 0 k_akkus 

 Vietnam-Kamboçya-Tayland Gezi Notları 1
 (Gezi)

2018'de yaptığımız Filipinler gezisi dönüşünde Vietnam ve civarını da gezmeyi kararlaştırmıştık. Araya covid-19'un girmesi planlarımızı aksattı. Gerek hastalığa yakalanma korkusu, gerek ülkelerin giriş kısıtlamaları nedeniyle geziyi sürekli erteledik.



Nihayet 2022 yazında kararımızı verip 874 dolara uçak biletlerini aldık. Yağmur mevsiminin sona erdiği kasım ayının 15'inde gidip, 2 Aralıkta döneceğiz.



Kabin boy valizimize kuruyemiş, peynir, birkaç konserve, sallama çay, birkaç şort ve gömlek koyduk. Tabi yetmiş yaşında olmanın sonucu  oluşan hastalıklarımızın ilaçlarını da ihmal etmedik.



İstanbul Havaalanı'ndan Katar Havayolları ile Doha aktarmalı Ho Chi Minh'e gideceğiz. Havayolu görevlileri kontrol sırasında dönüş biletimizin ve konaklama rezervasyonumuzun olup olmadığını sordular. Niye bu evrakları istediklerini sorduğumuzda bunları ülkeye giriş sırasında pasaport polisinin sorduğunu, o nedenle kontrol ettiklerini söylediler. Dönüş biletimizin olmayabileceğini, oradan başka ülkelere geçip canımız ne zaman isterse bilet alıp dönme niyetinde olduğumuzu, bu nedenle dönüş bileti göstermek zorunda olmadığımızı ısrarla söylememize karşın tavırları değişmedi, dönüş biletimizi gösterdik. Bu kez de vizeniz yok diye tutturdular. Yeşil pasaporta Vietnam vizesi gerekmediğini söyledik. İnanmadılar. Bilgisayardan kontrol ettikten sonra kabul ettiler.



Rahat ve sarsıntısız bir uçuşla dört buçuk saatte Doha'ya geldik. Yemekler güzeldi. İçki servisi de yapıldı. Havaalanındaki tabelalar ve görevlilerin yönlendirmesiyle aktarma yapacağımız alana geçtik.



Bir buçuk saat sonra Doha - Ho Chi Minh uçağındaydık. Yedi saat süren yolculuktan sonra Ho Chi Minh Havaalanına indik. Pasaport polisi ne dönüş biletini ne de konaklama rezervasyonunu sordu. Sadece yeşil pasaporta vize olup olmadığını kendi bilgisayarlarından kontrol ederek "giriş" damgasını vurdu.



Ho Chi Minh Tan Son Nhat Havaalanı'ndan çıkınca etrafınızı hemen taksiciler sarıyor. Konuştuğumuz bir tanesi bizi otelimizin bulunduğu Bui Wien Sokağına  götürmek için 420.000 dong (17 dolar) istedi. Kabul etmedik. Az ileride bulunan otobüs durağına yürüdük. Bui Wien sokağının yakınından geçen 109 nolu otobüse (otobüs deniliyor ama aslında minibüs) bindik. Kişi başı 15.000 dong. (Bir dolardan az.) Yarım saat kadar süren yolculuktan sonra 94-96 Le Lai durağında inip biraz yürüyerek otelimize ulaştık. Hava 29 derece nem epey fazla. Çok terliyorsunuz. Gerek uçakta gerekse minibüste klimalar sonuna kadar açık.  Çantanızda mutlaka mont ve yedek giysi olsun.



 Ho Chi Minh Tan Son Nhat Havaalanı'ndan otele giderken ilk olarak inanılmaz sayıdaki motosikletliler dikkat çekiyor. Sekiz milyon civarında nüfusu olan bu kentte dört milyonun üzerinde motosiklet olduğu söyleniyor.


Ho Chi Minh'de Bui Wien sokağı üzerindeki Valentine Hotel'de yer ayırtmıştık. Bu sokak eğlencenin merkezi. Eğlence sabaha kadar sürüyor. İlk gece otelin sokağa bakan odasında kaldık. İnanın sabaha kadar müzik sesinden uyuyamadık. İkinci ve sonraki geceler arka tarafa bakan bir odaya geçtik de biraz olsun rahat ettik.  

Sabah odamızda  sallama çayımızı yapıp, getirdiğimiz peynir ve zeytinle kahvaltımızı ettik.

Kahvaltı sonrası şehri keşfetmeye çıktık. Önce Notre-Dame Bazilikası'na gittik. Ne yazık ki onarımdaydı. İçeri giremedik. Dışı da iskelelerle çevrilmişti.

Hemen arkasındaki merkez postane binasını (Central Post Office) gezdik. Gerçekten güzel bir bina. Buradan sevdiklerinize kart gönderebilirsiniz. Ayrıca bina içinde değişik objelerin satıldığı iki dükkan da var.

Buradan  "The Independece Palace" (Bağımsızlık Sarayı)na gittik. (giriş ücreti kişi başı 65.000 dong) Saray şehrin ortasında büyük bir bahçe içinde. Saraydaki yemek salonlarını, toplantı, çalışma, dinlenme ve yatak  odalarını gezebilirsiniz. Sarayın çatısındaki Amerikan helikopteri de ilginizi çekecektir. Bahçedeki tankları da görmeden geçmeyin. 15.000 Dong karşılığında saray bahçesini gezdiren elektrikli araca da binebilirsiniz.

Bağımsızlık Sarayı'ndan sonraki durağımız Savaş Müzesi (War Remnats) oldu.

Savaş Müzesi saat 13.00 da açılıyor. Üç katlı bir bina.  Giriş 65.000 dong. Müzenin bahçesinde savaşta ele geçirilmiş ve/veya Amerikalıların giderken bıraktıkları değiş modellerde uçaklar, tanklar, silahlar sergileniyor. Bu ölüm makinalarını yakından görmek insanı etkiliyor. Bu makinalardan açılan ateşle öldürülenleri düşünüyorsunuz. Bunca ateş gücü üstünlüğüne karşın direnişin ve sonunda zaferin kazanılmasının nasıl bir ruh ile başarıldığı, ne zorluklara göğüs gerildiği geliyor aklınıza. Hüzünleniyorsunuz.

Müzenin giriş katında Amerika'nın Vietnam'ı işgal etmesini protesto eden ülkelerde çekilmiş fotoğraflar, gazete yazıları yer alıyor. Müzenin ikinci katında ise savaşı izleyen gazetecilerin çekmiş  olduğu acı dolu fotoğraflar sergileniyor. Amerika'nın savaş zamanında kullandığı bombaların etkisiyle vücudu yanan, kolu, bacağı, elleri olmayan birçok kişinin fotoğrafı var. Müzenin son katında ise yine fotoğraflar ve savaşta kullanılan bombaların sergilendiği bölüm var.

Müzede sergilenen tabloda yazdığına göre: Vietnam Savaşı 17 yıl 2 ay sürmüş. Aktif görev yapan askeri personel sayısı: 8.744.000   Atılan bomba ve top mermisi 14.300.000 ton. Savaşın parasal maliyeti: 676 milyar dolar.

Ne için???


2. Dünya Savaşı, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı karşılaştırması.




Çocukların korkuları yüzlerinden okunuyor.




Bu günlük bu kadar diyerek otele dönüyoruz. Hava sıcak, terden sırılsıklam olmuşuz. Ho Chi Minh'in gece hayatını inceleyebilmek için duş alıp dinleniyoruz.

Akşam otelden çıktığımızda hava sanki biraz serinlemiş gibi. En azından güneş yok. İki mototaksi kiralayarak Nguyen Hue Meydanı'na gidiyoruz. (50.000 dong)

Burası trafiğe kapalı  uzun bir cadde, akşam üstü ve gece çok kalabalık oluyor. Şehrin piyasa caddesi. Ho Chi Mihn'in heykeli de var. Nehre doğru yürürken sol tarafta Saigon Opera binasını da görebilirsiniz. Çeşitli müzik aleti çalanlar, şarkı söyleyenler, yiyecek - içecek satıcıları hepsi bu caddede.




Caddeyi turladıktan sonra gece hayatının kalbinin attığı Bui Wien Sokağı'na yürüyerek dönüyoruz. Yol üzerinde Ben Thanh Pazarı'na da uğruyor, temizce gördüğümüz bir tezgahta karnımızı doyuruyoruz. İstanbul'daki Kapalı Çarşı'nın küçük bir modeli olan bu pazarda ne ararsanız var. Ama mutlaka sıkı pazarlık yapmak gerek. (Aslında Vietnam ucuz bir ülke değil.) 

 







Bui Wien Sokağı'nda çeşitli barlar, kafeler, oturup bira içilebilecek mekanlar, masaj salonları, karaoke barları vb. var. Her mekanda yüksek sesle müzik çalınıyor. Caddeye bağlanan ara sokaklar da eğlenceli.



Bira molası yaptıktan sonra bir arkadaki caddede turluyoruz. Buradaki seyahat acentelerinin birinden ertesi gün için kişi başı 30 dolara tam günlük Mekong Deltası turu satın aldık. Sabah tura katılacağız. Sakin bir yer bulup oturuyoruz. Sadece gelen geçene bakarak, ateş püskürten çocukları seyrederek, sık sık  gelen satıcı ve dilencilere "no-no" diyerek vakit geçiriyoruz.







Mekong Deltası'na gitmek üzere sabah saat sekizde servis bizi otelden aldı. Diğer yolcuları da topladıktan sonra yola çıktık. Minibüste toplam sekiz kişiyiz. Rehberimiz bir şeyler anlatıyor. Anlamıyoruz ama dinliyoruz.

Amerika gibi teknoloji devi bir ülkeyle yıllarca savaşmış ve bu savaştan yengi ile çıkmış bir ülkenin insanlarının yaşadıkları yerleri görmeğe gidiyoruz. Heyecanımız yüzlerimizden okunuyor. Eskiden paralı yol olduğu gişelerinden belli olan, ancak epey eskimiş, bir şeridi tamamen iptal edilmiş yolda hızla ilerliyoruz. (Bu yola motosikletlerin girmesi yasak.) Yolun iki tarafında pirinç tarlaları var. Tarlaların bir köşesinde mezarlar dikkatimizi çekiyor. Herkes kendi ölüsünü kendi tarlasına gömmüş.





İki saatlik yolculuktan sonra yiyecek içecek ve turisttik objelerin satıldığı bir yerde mola veriyoruz.


 


Mola sonrası yarım saatlik yolculuk ve Mekong nehri kenarına geliyoruz. Mekong gerçekten muhteşem bir nehir. 4900 km uzunluğu ile dünyanın en uzun onuncu (kimi kaynaklarda 12.) nehri olan Mekong Nehri Çin'den doğarak Laos, Tayland, Kamboçya ve Vietnam topraklarından geçip Güney Çin Denizi'ne dökülüyor. Mekong Nehri, denize dökülmeden önce Kamboçya ve Vietnam'da birçok kola ayrılıyor ve dev bir delta oluşturuyor.

 "Çin'in, Mekong Nehri'nin üst kısmına inşa ettiği büyük barajlara rağmen, nehir, aşağı kısımda yer alan Kamboçya, Laos, Tayland ve Vietnam'da şimdilik nispeten de olsa özgürce akmaya devam etmektedir. Bu bölgede 60 milyondan fazla insan gıda, gelir kaynağı, sağlık ve kültürel kimlikleri açısından Mekong'un sularına bağlı olarak yaşamlarını sürdürmektedirler." (https://www.suhakki.org/2016/04/guneydogu-asyanin-paylasamadigi-nehir-mekong/)





Mekong Nehri kenarındaki bir binada minibüsten iniyoruz. Rehberimiz bize beklememizi söyleyip işlemleri yapmak için gidiyor. Burada her gelen grubun rehberi liman görevlilerine kayıt yaptırıyor. Hangi nolu tekneye binileceğini öğreniyorlar. İskelede bineceğimiz tekneyi buluyor ve yola çıkıyoruz. Mekong devasa bir nehir.

 


Kalkıştan on dakika kadar sonra nehrin karşı kıyısındaki bir yere yanaşıyoruz. Tekneden inip biraz ilerideki bir mekana oturuyoruz. Masalarda çay bardakları var. Rehber bir şeyler anlatıyor. Görevli bardaklarımıza çay doldurup bal ile tatlandırıyor. İçiyoruz. Değişik bir tadı var. Birer tane daha içiyoruz. Ardından çay ve bal satışı yapmaya çalıştılar. Kimse almadı.

 

Hindistan cevizi, mango ve adını bilmediğim ağaçlar arasından yürüyerek daha geniş, daha modern bir başka mekana gidiyoruz. Masalara oturduktan sonra altı çeşit tropik meyve geldi. Çay servisi yapıldı.            


Değişik bir müzik aleti eşliğinde kadınlar şarkı söylediler. Bir başka grup geldi. Onlara da aynı uygulama. Bahşişimizi bırakıp (50.000 Dong) ayrıldık. Buraya kadar olanlar hep para kazanmak için turisttik gösteriler.



Bu müzikli gösteriden sonra ağaçların arasından biraz daha yürüyerek bir ara kanala geldik. Burada dörderli iki grup halinde, o filmlerde gördüğümüz Vietnam kanolarına bindik. Hepimize Vietnam şapkaları dağıtıldı. Bizim bindiğimiz kanoyu biri önde biri arkada iki kişi (genelde karı koca) kürek çekerek yönetiyordu. Bu çift kanalın hemen yanında derme çatma bir kulübede yaşıyorlarmış. Yanından geçerken kadın yaşadıkları kulübesini gösterdi. Bu işten kazandıklarıyla geçiniyorlarmış. Hayatlarından memnunlar. İki kilometre kadar akıntıya karşı kürek çektiler. Mekong Nehri'ne çıktık.



 



Bizim sandalcının evi burasıymış.


Teknemiz orada bekliyordu. Nehrin akış yönünde yol aldıktan sonra Hindistan cevizinden şeker yapılan bir yerde indik tekneden. Rehber şekerin nasıl yapıldığını uzun uzun anlattı. Burada şeker satışı da yapılıyordu.



Öğlen yemeği için mola verdiğimiz yerde mini bir hayvanat bahçesi de vardı. Timsahlar, yılanlar vb. hayvanları gördük.




Balık, deniz ürünleri ve pilavdan oluşan yemeğimizi yedik. (İçecekler ekstra.) Yemek sonrası tekneyle nehirde biraz daha gezdikten sonra limana gelerek biz bekleyen minibüsümüzle Ho Chi Mihn'e  döndük.




Ho Chi Mihn'de fazla dilenci görmedik. Birkaçı dışında öyle abartılacak kadar dilenci yok. Sadece her yaşta ateş püskürterek gösteri yapan çocuklar var. Gösteri sonrasında ellerindeki tenekeleri uzatarak para istiyorlar. Israrcı değiller.

Gece ara sokaklarda bile dolaşmamıza karşın herhangi bir güvenlik sorunu yaşamadık. Ancak Ho Che Minh'de tanıştığımız dönerci arkadaş: "Masaj yaptırırken dikkat edin. Masaj için soyunduğunda elbiselerin senin görüş alnının dışında kalıyor. Cebindeki paranın bir kısmının alınması ve/ veya değiştirilmesi olayları yaşandı." dedi.





İnternette yazılanların aksine hiç sinek yoktu. Gece ve gündüz sineklerce rahatsız edilmedik.

2. Bölüm: Vietnam'dan Kamboçya'ya...















 Yazılan Yorumlar...
  Henüz Yorum Yazılmamıştır
 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.