Ülke |
Şehir |
Ekleme |
Düzenleme |
Gezi Tarihleri |
Okunma |
Yorum |
Yazan |
Hindistan
|
Agra |
13 Nisan 2011 |
|
27 Kasım 2010 27 Kasım 2010 |
16084 |
6 |
türkan |
|
|
Hindistan Gezi Notları -1 : Büyülü Şehir Agra... (Genel)
|
Uluslar arası bir eğitim programına katılmak üzere bir aylığına Hindistan Delhi yakınlarındaki küçük bir ilçe olan Noida şehrine gidiyorum. Gitmeden önce gerekli hazırlıkları yapıyorum tabi. Tetanoz ve hepatit aşılarımı oluyorum, ilaçlarımı stokluyorum, gerekli gereksiz ne kadar bilgi varsa hepsini okuyorum...
Derdim sizlere eğitim dönemini ve konuları anlatmak değil elbette...Sizlere eğitim dışındaki sürelerde gezdiğim yerler hakkında bilgiler vermeye çalışacağım. Bu geziler eğitim merkezi tarafından organize edildiğinden maalesef bireysel olarak herhangi bir gezi yapma şansım olmadı. Bütün Hindistan maceramda beni en çok üzen şeylerden birisi de bu oldu. Neyse, belki ileriki yıllarda nasip olur diyelim ve başlayalım anlatmaya...
Ankara-Hindistan Yolu
24 Kasım tarihinde Katar Havayolları ile yolculuk başladı. Türkiye'den bu programa katılan tek kişiyim. Yalnızlık hem ürkütüyor hem de heyecan veriyor. Katar Havayolları ile ilk kez uçuyorum. Önce Katar Doha'ya varacağız, oradan Hindistan Delhi'ye. Gündüz bizim saatimiz ile 14.25'te başlayan yolculuk yine bizim saatimiz ile gece yarısı bitiyor. Delhi'de saat sabahın üçbuçuğu olmuş. Havaalanı gerçekten çok büyük. Uçaktan, gelen yolcu kontuarına yaklaşık 15 dakikada geçebiliyorsunuz. Delhi'nin güneybatısında kalan Yeni Delhi Havalimanı (DEL) şehirden yaklaşık 8 km uzaklıkta. Pasaport kontrolünde ilk kez yabancı yolcu pasaport kontrol bölümlerini çok boş görüyorum. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkelerden birinde yabancı olmanın avantajını burada görmek mümkün . Kendi vatandaşlarının giriş kontuarı ise çok kalabalık.
Pasaport kontrolünü yapan görevli Türkiye kısmını okuyor, gülümsüyor, "hoş geldiniz" diyor, fotoğrafa yorum yapıyor. Pasaport kontrolden sonra bagajımı almak üzere ilerliyorum. İnanılmaz ama tam 1 saat bagajın gelmesini bekliyorum, bagaj kayıp gibi gözüküyor, el valizimde olanları düşünüyorum, tüm ilaç ve hijyen ürünlerim bagaj valizimde. Allahım gözlerim doluyor doluyor, kendimi sakinleştiriyorum, biraz daha bekliyorum, sonra biraz daha ve en nihayet valiz geliyor. Valizi aldığım gibi dışarıya, eğitim merkezi temsilcisi ile buluşacağımız cafenin önüne geliyorum ama bu kadar süre geçince kimseyi bulamıyorum tabiî ki. Şimdi havaalanının dışında taksilerin olduğu yerdeyim. Eğitim merkezi telefonunu arayıp durumumu anlatırken karşıdan elinde ismimim olduğu dövizi taşıyan görevliyi görüyorum. Allahım şükür, sağ salim bu fasıl bitiyor. Ondan sonra taksi ayarlanıyor ve Noida'daki eğitim merkezine doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 50 dakika sonra merkezdeyiz.
Giriş yapıp odama ulaşıyorum. Valizden tüm temizlik malzemelerini çıkarıp yaklaşık 2 saat temizliyorum her yeri. Saat 10.00 da program başlayacak ama benim ancak kahvaltıya vaktim kalıyor.
Delhi Noida'da İlk Günüm
Kahvaltıya gidiyorum ve inanın şu anda ilk kimle tanıştığımı bile hatırlamıyorum. 34 ülkeden 45 katılımcıyız, rengarenk bir insan harmonisi var yani. Eğitim merkezi müdürü ve diğer tüm çalışanlar inanılmaz güleryüzlü ve yardımseverler. İlk gün katılımcıları kaynaştırmak için haritada katılımcıların ülkelerini bulma ve kendini tanıtmaya yönelik bir aktivite düzenliyorlar. Öğleden sonra Delhi'ye kurum merkezine davetliyiz, program açılışı orada yapılacak imiş. Öğlen yemeğine geliyoruz ama benim için yemek işkence oluyor. Pişmiş yiyecekler arasından neyi aldımsa tadıyorum ve bırakıyorum. "Program sonuna dek ne yapacağım?" diye kara kara düşünüyorum. Öğleden sonra açılış programı çok hoş geçiyor, tüm katılımcılar ve yetkililer grup fotoğrafı çektiriyoruz. İlk gün hızla bitiyor, çok yorgunum ama oldukça geç bir saatte uyuyabiliyorum.
Noida şehri Delhi'nin yaklaşık 20 km. güneydoğusunda kalıyor. Nüfusu 300.000 civarında. Hiç kullanmadım ama Delhi'ye en uygun ulaşım Delhi Metro'su ve DTC'nin (Delhi Transport Corporation) otobüsleri. İlk birkaç gün hızla geçiyor, ders sonunda alışveriş merkezi ya da açık pazarlara gidiyoruz. Ve ilk hafta sonunda Özbekistan, Polonya, Samoa, Filipinler ve Guana'dan gelen katılımcılar ile grup oluyoruz. Ve bu grup eğitim programının ve de gezi programlarının en keyifli grubu oluyor.
Meşhur 60'lı yıllardan kalan otobüsümüzle şehir içi gezilerini yapıyoruz. Yol çok eğlenceli, ne ararsan var. Bisikletli, motosikletli, eski püskü arabalar, rikşa denilen yarı motosiklet yarı otomobil tarzı araçlar, insanlar, hayvanlar (inekler ve köpekler). Acayip bir yaşam var ve çok canlı, çok gürültülü ama insanlar huzur dolu yüzlere sahip. Dışarıyı seyrederken yanınızdaki araçlarda tüm başların size dönük olduğunu görüp utanıyorsunuz, bir yeri gezerken sizden imza almaya çalışan ya da sizinle aynı kare fotoğrafta yer almaya çalışan okul çocukları cabası. Burası gerçekten apayrı bir dünya, kendi ülkemden ya da yaşadığım şehirden demek lazım, çok farklı.
Delhi'de arkadaşlardan kimisi içki almak istediler ancak içki almak kolay değil, hükümet marketleri ya da dükkanlarından alabiliyorsunuz. Sigara yaygın değil ve bazı yerlerde açık havada dahi yasak ama havaalanında sigara içme odaları var.
Agra Gezisi
Cuma günü, sabaha karşı saat 03.30'da uyanıp saat 05.00 treni ile Agra'ya gideceğimiz anonsu yapılıyor. Hepimiz mutluyuz, herkes bu şehri ve elbette şehrin en önemli simgesi olarak kabul edilen Tac Mahal'i merak ediyor. Birkaç saatlik uykudan sonra kısa bir kahvaltı ve ardından otobüsümüzle Yeni Delhi tren istasyonuna varıyoruz. Gün ağarmak üzere, istasyon kalabalık, tren saatini bekleyenler buldukları boş yerlere uzanmışlar, üzerlerinde örtüleri, battaniyeleri. İç içe uyuyorlar. Bu görüntü ilginç geliyor hepimize. Grubumuz kalabalık, geçen herkes bu farklı ırkları içeren gruba bakıyor. Onlar bize ne kadar ilginç geliyorsa biz de onlara ilginç geliyoruz tabi.
Neyse Agra trenimizin kalkacağı perona ulaşıyoruz. Yarım saatlik bir gecikme ile saat 05.30 gibi tren hareket ediyor. Eğitim merkezi yemek dahil kişi başı yaklaşık 450 Rupi ödemiş trene. Gezide konaklama yok, sabah gidip geç vakitte yeniden Noida'da olacağız. Bu arada hemen belirteyim 1 $ = 45 Rs. (Rupi) ediyor. Yemekleri yemiyoruz, verilen kapalı suları alıyoruz. Yol boyunca bu ülkenin insanlarının ne kadar kötü şartlarda yaşamaya çalıştığına şahit oluyoruz. Branda ve naylonlarla çevrili birkaç duvarı olan yapılardan çıkan insanlar ellerinde pet şişelerle yol üzerinde ihtiyaçlarını gideriyorlar. (Onların da resimleri var ama burada paylaşmak istemedim.) Kahroluyorsunuz, insanlığınızdan utandığınız oluyor, şükür duyguları taşıyorsunuz. Her taraf pis, çöp dolu. Bazı yerlerde dumanlar yükseliyor, bakıyorsunuz çöpler tutuşturulmuş yanıyor.
Bu manzaralar eşliğinde Agra'ya saat 8.30 da varıyoruz. Agra şehri, Delhi'den yaklaşık 200 km. uzaklıkta Yamuna Nehrinin kenarında kalıyor. Nüfusu 1.700.000 civarında. Hindistan ölçülerinde çok büyük bir nüfusa sahip değil ama turistik açıdan önemli bir şehir. Bu yüzden de ulaşım açısından herhangi bir sıkıntınız olmuyor.
Trenden iner inmez oranın polis gücünden bir grup bizi karşılıyor ve onların eskortluğunda otobüslere binerek gezimize başlıyoruz. İlk durağımız Fatehpur Sikri yani Hayalet Şehir. Bu bizim Hindistan'daki mimari yapıyla ilk karşılaşmamız ve bundan sonraki gezilerimizde bu yapının benzerini her gittiğimiz yerde gördük.
Fatehpur Sikri
Agra'dan yaklaşık 40 km. uzaklıkta olan Hayalet şehir, 1571 ve 1585 yılları arasında Moğol İmparatorluğunun başkentliğini yapmış. Türkçede "Zafer Şehri" anlamına gelmekte. Moğol mimarisindeki külliye modelinin hakim olduğu şehir, Hindistan'daki birkaç dinin ortak özelliklerini barındıran bir anlayış ile inşa edilmiş. Ekber Şah, her dinden bir hanımla evlenmiş bu arada.
Öyküsüne gelince... "Ekber Şah on iki yıldır tahttadır. Şahın bir türlü çocuğu olmamaktadır. Ekber Şah, Sikri'de Şeyh Selim Çistî adında bir evliyayı ziyaret eder. Evliya bir kehanette bulunur ve Şahın üç çocuğu olacağını söyler. Ve hemen ertesi yıl şahın bir oğlu ve ardından iki oğlu daha olur Bu mucize üzerine Ekber Şah, evliyanın dergâhının yakınlarında Fatehpur Sikri adında bir kent kurulmasını emreder. Ancak, kentin su kaynakları fevkalâde yetersizdir. Sonunda Fatehpur Sikri'nin su kaynakları kurur, terk edilen Fatehpur Sikri de hayalet şehir olarak anılmaya başlar."
Fatehpur Sikri'de gezmeniz gereken en önemli birkaç şeyi sıralayalım dersek bunlardan ilki Jama Masjid, yani Cuma Mescidi'dir. 85.000 kişilik kapasitesi ile Hindistan'ın en büyük camisi olan bu yer Şah Cihan tarafından yaptırılmış. Cuma Mescidi'nin güney duvarında yer alan 54 metre yüksekliğindeki Buland Darwaza'da bahsedilmesi gereken yerlerden birisi. "Yüksek Kapı" anlamına gelen yere bolca merdivenle çıkıyorsunuz. Bunların dışında zaman geçirilecek pek çok eser mevcut.
Gün doğumundan gün batımına kadar açık olan Fatehpur Sikri'nin giriş ücreti 5 $ ya da 250 Rs. Küçük bir tüyo; Taj Mahal'den 500 Rs.'ye alacağınız kombine bir biletle Taj Mahal'ı, Fatehpur Sikri'yi, Sikandara'yı ve Agra Kalesini gezmeniz mümkün. 15 yaşından küçükler ise herhangi bir ücret ödemiyor.
Tac Mahal
Hayalet şehri gezdikten sonra Tac Mahal'e doğru yola çıkıyoruz. Tac Mahal yakınlarında otobüslerden iniyoruz. Rehberimiz buradan elektrik ile çalışan araçlarla Tac Mahal'e gideceğimizi, yapıyı korumak için yaklaşık üç kilometre etrafında benzinle çalışan araç geçişine izin verilmediğini söylüyor. Tac Mahal girişinde bayanlar ve erkekler ayrı kapılardan giriyor ve sıkıca aranıyoruz. Bu uygulama bazı alışveriş merkezlerinde de geçerli. Bir erkek bayanı ve çantasını arayamıyor. Sakız, sigara, çakmak, çekim yapan kamera yasak. Nihayet içerideyiz ve resimlerden bildiğimiz o muhteşem görüntüyü görme heyecanı ile hızla ilerliyoruz, önce çok hoş bir giriş kapısının olduğu bahçeden geçiyoruz ve muhteşem yapı karşımızda.
Tac Mahal, Hindistan'daki Agra kentinde bulunan Yamuna Nehri'nin doğusunda yer alan, 75 metre yüksekliğinde, saf mermerden yapılmış bir anıt mezar. Tac Mahal'i, "Şehzade Hürrem" adıyla da bilinen Hint-Türk imparatoru Şah Cihan, 1631'de, doğum sırasında ölen eşi Ercümend Banu Begüm'ün anısına yaptırmış. Eser, 20 yıl sonra 1652'de tamamlanmış. Tac Mahal adı ise, Begüm'ün lakabı olan "Mümtaz Mahal"den gelmekte.
20.000 kişinin çalışmasıyla 18 yılın üzerinde bir zaman süresinde tamamlanan Tac Mahal, sekiz köşeli, 12 çeşit yarı değerli taşla çiçekler işlenmiş, ayrıca siyah mermerle Kur'an'dan sureler konulmuş.
İnşaat malzemeleri Arabistan, Mısır, Tibet ve Hindistan'ın da bulunduğu değişik ülkelerden gelmiş. Yapının mimarları; Mimar Sinan'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi, yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi. Anıtın dört yanına Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmış. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan'in sandukaları üst katta, kubbenin altında. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahip. Şah'ın ve eşinin asıl lahitleri ise en alt katta bulunmakta. Tac Mahal'in duvarlarında yüz binlerce akik, sedef ve firuze gömülü. Ayrıca zümrüt, yakut, pırlanta ve çok iri inci var.
Bu yapı ile ilgili pek çok resim ve de pek çok bilgi internet ortamında mevcut. Güzel mi güzel bir yapı ama belki mimarisi bizimkilerini andırdığı için bana çok etkileyici gelmedi. Grubun geri kalanı huşu içinde seyrettiler. Tac Mahal, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer aldığı gibi "Dünyanın Yeni Yedi Harikası" arasında da sayılıyor. Yapının arka tarafı Yamuna Nehrini görüyor.Yalnız hiç de temiz bir nehir değil, inekler içinde geziyor.
Gün doğumundan gün batımına kadar açık olan Tac Mahal'ın giriş ücreti 5 $ ya da 250 Rs. Fatehpur Sikri'de bahsettiğim kombine kartı buradan alabiliyorsunuz (500 Rs.) Yine, 15 yaşından küçükler herhangi bir ücret ödemiyor. Cuma günleri ziyarete kapalı.
Tac Mahal gezisini tamamladıktan sonra şehirde bir otelde yemeğimizi yiyoruz. Yaşasın uluslar arası mutfak! Sonra Agra Kalesine yolculuğumuz başlıyor...
Agra Kalesi
Hindistan'ın Agra şehrindeki Agra Fort yani Agra Kalesi, UNESCO tarafından 1983 yılında "Dünya Mirasları Listesi"ne alınmış. Tac Mahal'in iki buçuk kilometre kuzeybatısında olan kale aslında etrafı duvarlarla çevrili muhteşem bir saray. 1526 - 1857 yılları arasında hüküm süren Hindistan -Türk İmparatorluğu'nun yönetim binası olarak kullanılmış olan kale 'Kızıl Kale' olarak da biliniyor. 1648 yılında Şah Cihan tarafından tamamlanan kalede Hindistan -Türk imparatorları Babür, Hümayun, Akbar, Cihangir ve Aurangzeb yaşamış. Darphane ve devlet hazineleri de askeri amaçla yapılan ancak daha sonra saraya çevrilen bu kalede bulunuyormuş. Şah Cihan oğlu Alemgir tarafından buraya (Musamman Burj) hapsedilmiş, Şah pencereden Tac Mahal'e bakan bir odada ölmüş. Hatta son günlerinde yatağından kalkamadığı için pencere önüne bir ayna koydurarak Tac Mahal'i bu şekilde seyrettiği de anlatılmaktadır.
Halkın sorunlarının dinlendiği Osmanlı saraylarındaki gibi bir divan (Diwan-i-Am), beyaz mermerden yapılan saray (Khas Mahal), Cihangir için inşa ettirilen saray (Jahangiri Mahal) görülmesi gereken yerler arasında sayılabilir. Buranın da giriş ücreti daha önce saydıklarımla birebir aynı.
Agra Fort mimarisi ile etkileyici bir yer. Kale içinde dolaşırken maymunlar ağaçlarda ve yapılarda konuşlanmış durumdalar ama öyle anlatıldığı gibi üzerinize atlamıyorlar. Korkmayın! Kalenin giriş kapısında satıcılar sizi daha çok rahatsız ediyor. Onlardan kurtulana kadar ve de çantanızı korumaya çalışırken adamakıllı yoruluyorsunuz. İçeri girince oh be! diyorsunuz.
Gezi tamamlandığında yine bizim için önceden ayarlanmış olan trenle önce Delhi'ye oradan da eğitim merkezimize döndük. Keyifli yorgunluk her yerimizden belli oluyordu...
Sevgiyle kalın, iyi seyahatler...
Gelecek Yazılar
- Mumbai (Bombay) (Elephant Cave dahil)
- Delhi (şehir)
|
Yazılan Yorumlar... |
Erdin İVGİN (22 Nisan 2011)
|
|
Türkan, Yazını keyifle okudum. Çok farklı bir dünyanın kapılarını bize açtın. Seninde belirttiğin gibi çeşitli zorlukları olsa da mutlaka görülmesi gereken bir ülke. Yazının devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
|
türkan (15 Nisan 2011)
|
|
Yorumlarınız için teşekkür ederim. En kısa zamanda Delhi ve Mumbai gezi yazılarını da hazırlayacağım. Bol seyahatler....
|
NEŞE (14 Nisan 2011)
|
|
Eğitim aldığınız kuruluş tarafından organize edildiği halde temizlik ve yemek açısından zorlandınız,tek başınıza gitseydiniz ne olurdu ?Ben de sizin adınıza düşünmeye başladım doğrusu,sonuç olarak "zor " olurdu diyorum..Ellerinize sağlık güzel gezdirdiniz bizi...
|
hakangeziyor (14 Nisan 2011)
|
|
Türkancım, eğitim yanında güzel de bir gezi olmuş anlaşılan...Darısı başımıza diyelim... Kalemine sağlık...
|
Uzak (13 Nisan 2011)
|
|
Bilgilendirici ve akıcı anlatımınız için teşekkürler. Bombay ve Delhiyi de sabırsızlıkla bekleyeceğim.
|
Ferudun Babacan (13 Nisan 2011)
|
|
Bizim Turkeyin hindi olması, Hindilerin de diyarı Hindistan mı? İnanılmaz ama tam 1 saat bagajın gelmesini bekliyorum, bagaj kayıp gibi gözüküyor, el valizimde olanları düşünüyorum, tüm ilaç ve hijyen ürünlerim bagaj valizimde. Aynı şey benim de başıma geldi.Feci bir şey. Emeğine sağlık
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|