Gezi Alemi ::::: fatma Dursun Rumuzlu Üye
fatma Dursun |
Fatma DURSUN
|
|
Gezi Yazısı Bulunan Ülkeler
|
fatma Dursun ile ilgili
Yazılan Yorumlar... |
Henüz Yorum Yazılmamıştır |
fatma Dursun ile ilgili
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
fatma Dursun Rumuzlu Üyemizin Site Genelindeki Son Yorumları
İran/İsfahan
(28 Aralık 2014)
Setenay Hanım harikasınız. Artık dördüncü yazınızı bekliyorum.
İran/Tahran
(27 Aralık 2014)
Setenay Hanım, Yazılarınızı okumaya dalınca zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Çok şanslısınız. Hem kıskanıyor, hem imreniyor, hem taktir ediyorum…
İran/Tebriz
(27 Aralık 2014)
Uzunca süre vakit bulup gezi yazılarını okuyamamıştım Fırsatını bulunca sizin yazılarınızda başladım . Ben de İranı görmek istiyorum çünkü. Ama merak ettiğim şey oraya gittiğimizde başımızı kapatmamız gerekiyor mu?
Haber ve Duyurular
(27 Aralık 2014)
İyi işler yapıyorsunuz. Sade, şatafattan uzak... Bu hizmetin yıllarca devam etmesini diliyorum.
Almanya/Münih
(06 Eylül 2014)
Şükran Hanım yazınızı okuyup fotoğraflarınıza bakınca "Ahh keşke bende bu romantik yolda gezebilseydim"dedim kendi kendime. Teşekkürler.
Haber ve Duyurular
(30 Ağustos 2014)
Bu karar ile listedeki Türkiye'nin varlık sayısı 13 oldu. Bu rakam oldukça yetersiz. Ülkemizde Dünya Miras Listesine girebilecek o kadar çok varlık var ki.
Hollanda/Amsterdam
(21 Temmuz 2014)
Esprili anlatımınız ile keyifle okuduğum bir yazı oldu. Aynı zamanda çok gerekli bilgiler il de dolu. Hollanda denince ilk aklıma gelen şeylerden biri de lale oluyor. Lale hem Hollandayı hemde Osmanlıyı hatırlatıyor. (Nede olsa bir Lale Devrimiz var)
Flaman kökenli Ogier Ghiselin de Busbecq, 1554-1562 tarihlerinde Avusturya elçisi olarak Osmanlı ülkesinde bulunmuş. Viyanaya dönerken yanında götürdüğü birçok bitkinin arasında lale soğanları da varmış. Busbecq, bu soğanları imparatorluk bahçeleri sorumlusu arkadaşı Carolus Clusiuse verip, Türklerin yetiştirdiği laleleri ona anlattı. Clusius, Busbecqin getirdiği soğanlarla Avusturyada lale üretmeye başladı. İmparatorluk bahçeleri sorumlusu Clusius, Protestanmış. Katolik baskısının artması üzerine 1593te lale soğanlarını da yanına alarak Leidene gitmiş. Doğu ticaretinden zenginleşen Hollandalılar lüks evlerini bahçelerle ve laleler ile süslemişler.
17. yüzyılın ilk çeyreğinde Hollandayı lale çılgınlığı sarmış. Nadir bulunan laleler inanılmaz fiyatlara satılıyormuş. Hatta 1629da bir lale Amsterdamda bir malikânenin fiyatına 12 bin guldene satılınca herkesin gözü bu çiçeğe çevrilmiş. Fakir insanlar bile lale yetiştirmeye başlamış. 1637de devlet bu duruma el ko yeni bir düzenleme yapıp, lale ticaretini daha küçük ölçekli ve kontrol edilebilir bir duruma getirmiş.
Teşekkürler
Avusturya/Salzburg
(21 Temmuz 2014)
Güzel fotograflar ile dolu güzel bir yazı olmuş. Salzburg benim en sevdiğim kentlerden biri. Bu kenti görmeyi herkese öneriyorum. Teşekkürler.
Adana'da Nerede Ne Yenir? (Serbest Kürsü)
(02 Haziran 2014)
Adana'da Nerede Ne Yenir? Sizin için hazırladığım liste:
Kebap: Adana kebabı yapan Adana'da binlerce yer var. Bence Adana'da kebabını en iyi 100.yıl semtinde bulunan "Beyzade Kebap" yapıyor. Tabii Beyzade Kebap'a uzaksanız Adliye'nin karşısındaki Kebapçı Şeyhmus imdadınıza yetişecektir.
Döner: Adana'da döner Fırat Döner'de yenir. Birçok yerde çakması olan Fırat Döner'in hası merkez Ziyapaşa mahallesinde bulunan Pandora sokakta yer alan Fırat Cafe'dedir. İkinci şubesi Turgut özal Gökkuşağı kavşağında bulunan Fırat 2'dir. Fıratta özellikle sütlü ekmekle yapılan döneri yemenizi tavsiye ederim. Fırat döner haricinde Virgo dönerin döneri fena sayılmaz.
Ciğer: Ciğeri Adana'da en iyi yapan Ciğerci Bedo'dur. Tek geçerim.
Bici bici: Bir Adana tatlısı olan bici bici özellikle sıcak bu günlerde en iyi Adana havaalanı civarında bulunan işportacılardan yenir. Temiz bir işportacı bulursanız afiyetle yeyin derim bici bicinizi.
Şalgam: Çarşı'da bulunan Kuruköprü şalgamcısı Adana'da şalgam içebileceğiniz en güzel yerlerden biri.
Sucuk: Sucuğun en güzeli Karataş yolundaki Elem Restaurantta yenir. Afiyetle yenir hem de.
Dondurma: Yeşilevler mahallesinde bulunan, Şakirpaşa İstasyonu civarındaki "Emin Dondurma" bence Adana'da dondurmanın en lezzetli yapıldığı yer.
İskender: M1 Real'de bulunan Kukla'da iskender yiyebilirsiniz lakin ben burada garsonların hizmetinden menmun kalmadığım için bir türlü pek sevmiyorum. Optimum'da bulunan Bay Döner'in döneri fena sayılmaz ama ufacık suya -0.33 ml- 1 TL para alıyorlar. Evet yanlış duymadınız!!! Benden demesi :)
Kahvaltı: Tost, yengen vs. kahvaltı türlerini Gazipaşa'daki "Kazım Büfe" de yiyebilirsiniz. Kazım Büfe bir Adana efsanesidir. Muzlu süt, şalgam, ayran vs içecekleri de gayet iyi.
Şırdan: Mükemmel bir yerel lezzet olan Şırdanı Adana'da en iyi yapan işportacılardır. Özellikle temizini bulursanız en iyi şırdanı işportacılar yapar.
Kıymalı pide: Kıymalı pide yıllardır yediğim ve lezzetinden asla ödün vermeyen Güloğlu'nda yenir. Bir çok yerde bunun da isim olarak benzer olan yerleri var ama bu Güloğlu İnönü parkının karşısında olan Teknosa'nın bulunduğu caddede, ben oradan bahsediyorum.
İstanbul'da Mutlaka Tadılması Gerekenler Neler? (Serbest Kürsü)
(02 Haziran 2014)
İstanbul'da en iyi 50 restoran.
Müge Akgün seçti... İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
Adem Baba: Boğaz’da taze, kaliteli balığı ve deniz ürünlerini makul fiyata yiyebileceğiniz az sayıda yer arasında. Balık çorbası efsane gibi. İçki servisi yok.
Ali Baba Köftecisi: Yıllarca seyyar köftecilik yapan Ali Baba’nın 1980 yılında Arnavutköy’de açtığı 5 masalı küçük köfteci kısa sürede bir İstanbul klasiği olur. Yine aynı sokakta yeni yerinde.
Beyti: 67 yıldır Beyti Güler’in başında olduğu Beyti İstanbul’un en eski ve en iyi et lokantalarından biri. Orman Sokak No: 8 Florya, Tel.0212 663 29 90
Asmalı Cavit: Asmalımescit’in Yakup ve Refik’ten sonra en ünlü meyhanesi. Özellikle edebiyatçıların ve yazarların buluşma mekanı. Mezeleri çok başarılı.
Boğaziçi Borsa: İstanbul’da Türk Mutfağını ‘Fine Dining’ konseptle sunan ilk örneklerden biri. Özelikle Lütfi Kırdar Kongre Sergi Sarayı’ndaki Boğaziçi Borsa İstanbul’un klasikleri arasında. Tel. 0212 232 42 01
Changa: İstanbul’un ilk füzyon mutfaklarından biri olan Changa, Tarık Bayazıt ve Savaş Ertunç ikilisi tarafından 1999* yılında açıldı. Şeffaf zemin sayesinde oturduğunuz yerden mutfağı izleyebiliyorsunuz.
Çiya Sofrası: Kebap ve lahmacun ustası Musa Dağdeviren 1987’de Kadıköy Güneşlibahçe sokakta açtığı beş masalı Çiya Kebap ile şeflik serüvenini başlattı. 1998 yılında ise İstanbul’da Anadolu mutfağının yöresel unutulmaya yüz tutmuş yemeklerini, mevsiminde malzemelerle toplu olarak sunan yerlerin İstanbul’da ilk temsilcisi olan Çiya Sofrası’nı kurdu. Çiya bugün dünya çapında tanınan bir araştırma mutfağı.
Çukur Meyhane: Galatasaray Turnacıbaşı Sokak’teki Çukur küçük, salaş ama kaliteli meze ve yemek sunan meyhane geleneğinin son temsilcilerinden biri. Kalite makul fiyatla bir araya gelince her daim dolu.
Develi: 1912’de Gaziantep’te başlayan gelenek 1966 yılından beri torun Arif Develi tarafından İstanbul’da devam ettiriliyor. Samatya’da on masayla yola koyulan ilk şube bugün üç katlı bir kebap cenneti.
Ferahfeza: Açıldıktan çok kısa bir süre sonra fenomen olan, ancak iki hafta sonrasına rezervasyon bulunan bir restoran-bar. Mekana özel çeşitleri, ferah dekorasyonu ve rahat ortamıyla dikkati çekiyor. Kalabalıkta servis aksıyor.
Filibe köftecisi: Sirkeci’de Balkan köftesi geleneği 1893’ten beri sürüyor. Köfteler, piyaz, turşu ve salata 40 yıldır aynı ustanın elinden çıkıyor.
Günaydın Et Lokantası: Kasap Cüneyt Asan’ın ilk olarak Bostancı’da açtığı Günaydın Et Lokantası İstanbul’un en iyilerinden. Günaydın dönerde de iddialı. Bugün İstanbul’da 45 şubesi var.
Hamdi: 1970’lerin başında Urfa’dan gelen Hamdi Usta’nın seyyar arabada başlayan macerası bugün Eminönü’nde Mısır Çarşısının yanında üç katlı bir lezzet durağına dönüştü. Fıstıklı başta olmak üzere 40 çeşit kebabı, manzarası ve kahkesinin ünü sınırları çoktan aştı.
HacıBey: Bursa döner kebabının İstanbul’daki en iyi temsilcisi. 1950’de Bursa’da Hacıbey adıyla yola koyulan markanın varisleri 1993’de Teşvikiye’de bir şubesini açarlar. Mönü sadece kuzu ve danayla yapılan döner kebap, salata, peynir tatlısı, şıra, ayran ve meşrubattan oluşuyor.
Hacı Abdullah: 1888’de Karaköy Rıhtım’da Abdullah Efendi olarak lokanta 1915’te İstiklal Caddesi’ne geçer. 1958’den beri Ağa Camii’nin yanındaki yerinde. Osmanlıdaki ahilik geleneğini sürdüren lokanta usta çırak geleneğine göre işletiliyor. Osmanlı mutfağının en zengin temsilcisi lokantada her gün birbirinden lezzetli 100 çeşit yemek çıkıyor.
Hünkar: Nişantaşı’nda esnaf lokantası geleneğinin tek temsilcisi. Feridun Ügümü’nün her sabah taze pişirdiği yemekler camlı tezgah arkasında sergilenir. 64 yıl önce açılan Hünkar üç kuşaktır İstanbul’un klasikleri arasında.
Kanaat: Adı Üsküdar semtiyle özdeşleşen Kanaat, İstanbul’da esnaf lokantası geleneğinin en ünlü temsilcilerinden. 1933 yılından beri aynı yerde hizmet veriyor. Fiyat-kalite dengesini bozmayan lokantalar arasında ilk sıralarda yer alır. Özbek pilavı, kuzu tandır, kuzu ciğer sarma, Elbasan tava ve dondurması tadı unutulmaz yemekleri arasında.
Karaköy Lokantası: Karaköy Lokantası bugün yeme-içme dünyasının yeni cazibe merkezi olan Kemankeş Caddesi’nin ilklerinden biri. Öğlen ev yemekleri sunarken akşamları meyhaneye dönüşüyor.
Kapalıçarşı Havuzlu Lokantası: Bir Kapalıçarşı klasiği. İstanbul mutfağı sunan klasik bir esnaf lokantası.
Mutfaktan çıkan her yemek lezzetlidir
Lale İşkembecisi: 1960’larda Beyoğlu’nda açılan Lale İşkembecisi kelle, paça ve çorbalarıyla sadece geç saatlerin değil günün her saatinin vazgeçilmezlerinden.
Lacivert: Anadolu Hisarı’nda bir dönem Türk Filmlerinin vazgeçilmez mekanı olan tarihi İkiz Yalı’da 1999 yılında fotoğrafçı ve sinemacı iki arkadaş Önder Köse ve Fehmi Yaşar tarafından açılan Lacivert İstanbul’un aynı zamanda en iyi şef restoranlarından biri. Mutfağın başında 14 yıldır Hüseyin Ceylan var.
Kantin: Bir yemek aşığı kadın Şemsa Denizsel’in Nişantaşı Akkavak sokakta 10 yıl kadar önce açtığı Kantin’i modern bir esnaf lokantası. Türk mutfağını yorumlayarak yaptığı kimi yemekler, ekmekler ve tatlılar aynı zamanda lokantanın giriş katında satılıyor.
Konyalı: Hem Topkapı Sarayı hem de Kanyon’daki lokantaları ile Osmanlı mutfağının Türkiye ’deki en önemli temsilcilerinden biri. Özellikle Konyalı Kebabı denenmeli.
Kıyı Tarabya: İstanbul’da her mevsim lezzetli ve taze deniz ürünlerinin bulunabildiği en zarif ve sakin balık lokantalarından biri. Midye dolması, kalamar ve levrek buğulamasıyla ünlü.
İsmet Baba: Kuzguncuk Vapur İskelesi’nin hemen yanı başındaki İsmet Baba, balıkları, mezeleri, patatesli böreği ve muhteşem boğaz manzarasıyla İstanbul’un en özel balıkçı meyhanelerinden biri. Fiyatlar makul, balıklar taze.
La Brise: İlk olarak Asmalımescit’de açılan La Brise 2 yıl kadar önce Nişantaşı Mim Kemal Öke Caddesine taşındı. Şef Esen Hünal Fransız brasserie tarzının en iyi temsilcisi. Mekan, “tartare” ve “chateaubriand” gibi klasik fransız yemekleriyle olduğu kadar biralarıyla da ünlü.
Lucca: Günün her saati ve özellikle de geceleri kentin en popüler yeri. Ancak bir çok popüler yerin aksine yemekleri de her daim başarılı. İş ve sanat dünyasının buluşma noktası.
Mabeyn: 2001 yılımda Üsküdar Kısıklı'da iki katlı bir köşkte açılan Mabeyn tam bir kebap cenneti. Başlangıç olarak gelen haşlanmış içli köfte, gavurdağı salatası, fındık lahmacunuyla da ünlüdür. Ancak Mabeyn'e analı kızlı, şiveydiz ve yuvalama gibi Antep yöresinin yemekleri için de gidenlerin sayısı az değil.
Mangerie: Bebek’te bir apartmanın en üst katında on yıl kadar önce açılan Mangerie, her mevsim açık olan terası, ev sıcaklığındaki dekorasonu ve muhteşem boğaz manzarası ile günün her saati ideal bir mekan. Müdavimleri vardır.
Mikla: Pera Marmara Oteli’nin en üst katında yer alan Mikla İstanbul’da az sayıda şef restoranlarının en başarıları arasında. Mehmet Gürs İskandinav mutfağının yalınlığı, pişirme yöntemleri ve Türk mutfağının malzemelerini, geleneksel yemeklerini harmanlayarak kendine has bir mutfak yarattı. Hem iyi yemek ve hem de manzarada iddialı.
Vogue: 1997'de Akaretler Bjk Plaza'nın teras katında açılan Vogue, İstanbul'un hem manzarası hem de mutfağıyla tercih edilen lokantaları arasındadır ve iş dünyasının buluşma noktalarından biridir.
Maya: Karaköy’de her gün yeni bir mekan açılmasına rağmen Karaköy denince ilk akla gelen lokantalardan biri. Maya’nın hem sahibi hem de şefi olan Didem Şenol’un özel tarifi ile pişirdiği mücverleri ise kesinlikle denenmeli.
Pandeli: Mısır Çarşısının içindeki tarihi kadılık binası 1940’lardan beri lokanta olarak hizmet veriyor. Pandeli yemekleri kadar çinilerle bezeli dar merdivenleri, Galata Köprüsü, Eminönü ve Mısır Çarşısı manzarasıyla da eşsiz. Bir kez görülmesi gerekli yerlerden. Sadece öğle servisi var.
Raika: Mezeler, zeytinyağlılar, tencere yemekleri ve ızgaralar. Geleneksel Türk mutfağının tüm farklı tarzlarını bir arada ve modern bir sunumla servis etme iddiasıyla iki yıl kadar önce Taksim The Marmara’nın çatısında açıldı. Yemek kalitesi de manzara da iyi.
Saray Muhallebicisi: İstanbul’un çeşitli noktalarında hizmet veren Saray Muhallebicisi’nin merkezi İstiklal Caddesinde bulunuyor. Mekan sadece tatlılarıyla değil aynı zamanda döneri ve kıymalı kol böreğiyle de klasiklerden biri.
Set Balık: Kireçburnu’nda denizin kıyısında abartısız fiyatlarla ve tazeliğine güvenerek balık yiyebileceğiniz bir lokanta. Yıllardır kimsenin güvenini sarsmadı. Kalabalıktır, özellikle hafta sonları gürültülüdür ama yine de mutlu ayrılırsınız.
Sunset: Barış Tansever’in üniversiteden yeni mezun bir genç olarak açtığı Sunset İstanbul’un tartışmasız en popüler restoranı. İtalyan, Japon ve Türk mutfağından yemekler sunuyor. Özellikle yazları rezervasyonsuz yer bulmak mümkün değil. Yazları 450 kışları 150 kişi kapasiteli restoran şarap kavıyla da iddialı.
Şahin Lokantası: İstiklal Caddesi Orhan Apaydın sokağın girişindeki esnaf lokantası 45 yıldır aynı aşçı ve aynı kalitede yemekler sunmaya devam ediyor. Öğlene doğru açılıyor. Akşama doğru yemekler bittiğinde kapılarını kapıyor. Esnaf lokantasının hakkını veriyor. Döneri de değme dönercilere şapka çıkartır.
Şans: Üçüncü Levent’te bir villada hizmet veren Şans İstanbul’un en zarif restoranlarından biri. İş yemekleri dendiğinde ilk akla gelen restoranlar arasındadır. Şef Ali Ekber Sarıgül Akdeniz mutfağını en iyi yorumlayan şeflerden biri İstanbul’da. Şarap-yemek eşleşmeli yemekler de düzenleniyor üst katında.
9 Ece Aksoy: Yeme-içme dünyasının adıyla marka olmuş ismi Ece Aksoy’un Asmalımescit oteller sokağında açtığı dokuzuncu mekanı. Semti değişse de Ece’nin mevsiminde otlarla, sebzelerle adeta dans ettiği mezeleri, yemekleri hep aynı lezzettedir. İstanbul’da en keyifli rakı içilen meyhanelerinden.
Sekiz İstanbul: Türkiye’deki en özgün şeflerden biri olan Maksut Aşkar’ın 2012’de açtığı ‘Sekiz İstanbul’ kentin az sayıda yaratıcı mutfak sunan restoranları arasında. İstiklal Caddesi Erol Dernek sokakta bir butik otelin giriş katında yer alan restoran mönüsü kadar müzikleriyle de iddialı.
Sim Pera: Tepebaşı’nda Şimal Merdivenlerinin sonundaki tarihi bir apartmanın giriş katında yer alan Sim Pera galeri, sanat atölyesi, kafe ve restoran konseptini başarıyla harmanlamış. Günün her saati gidilebilecek, fiyat-kalite dengesini tutturmuş restoranlar arasında.
Topaz: Hem manzara hem kaliteli yemek Gümüşsuyu’ndaki Topaz bu beklentileri karşılayacak lüks bir lokanta. Geniş bir yelpazede Akdeniz mutfağından örnekler sunuluyor. Ancak Bolu Mengen’li şef Tevfik Alparslan klasik Türk yemeklerinde de başarılı. Zengin bir şarap kavı da var.
Tarihi Sultanahmet Köftecisi: 1920’den beri sürdürülen lezzetli ve standardını bozmayan bir gelenek. Köfte, piyaz, mercimek çorbası ve irmik helvası bir bütün. Bir zamanlar Food&Wine dergisi İstanbul’daki sekiz lezzet durağı arasına aldığı tarihi köfteci İstanbul’da hiç beklemeden iyi yemek yenecek ender yerlerden biri.
Yakup: Meyhanecilerin piri Refik Aslan’ın yeğeni Yakup Aslan artık aramızda yok ama Asmalımescit’teki meyhanesi Yakup 2 İstanbul’un en popüler meyhanelerinden biridir. Edebiyat, sanat ve basın dünyasından birçok ismin buluşma noktası.
Yeni Lokanta: Changa’nın yaratıcı mutfağının yaratıcılarından olan Civan Er’in 2013 yazında açtığı Yeni Lokanta İstanbul’un en iyi şef lokantalarından bir olmaya aday. Açıldığı günden beri rezervasyonsuz yer bulunmuyor.
Ulus 29: Metin Fadıllıoğlu’nun sahibi olduğu Ulus 29 Boğazı tepeden gören manzarası, Zeynep Fadıllıoğlu imzalı dekorasyonu ve kalitesini bozmayan lezzetli yemekleriyle İstanbul aristokrasisinin buluşma noktalarından biri. Gecenin geç saatleri ise gençlerin tercih ettiği gece kulübüne dönüşüyor.
Zencefil: İstiklal Caddesi Kurabiye Sokak’ta 1993’de Ferda Erdinç’in açtığı Zencefil İstanbul’un ilk yaratıcı vejetaryen lokantası. Limonatası, ekmekleri, ot yemekleri, mücverleri ve kişleri mutlaka tadılmalı.
Unter: Avustralya’da yemek eğitimi alan şef Esra Muslu’nun konseptini çizdiği Unter Karaköy’ün yeni buluşma noktalarından biri. Mevsiminde taze malzemelerle yaratıcı dünya mutfağı sunuyor. Her şey lezzetli ancak porsiyonlar çok küçük.
Yanyalı Fehmi: İstanbul’da üçüncü kuşağın iş başında olduğu, yüzyıllık geleneği sürdüren ender lokantalar arasında. Kadıköy Balık Pazarı’nın girişinde yer alan Yanyalı Fehmi’de her gün birbirinden lezzetli yüze yakın yemek çeşidi ve pide sunuluyor. Margarin kullanmıyorlar. Yanya köftesi, Acem pilavı, badem tatlısı ve daha niceleri...
|
|
|
|