Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı; Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri olmak üzere iki ana bileşenden oluşmaktadır.
Bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek özgünlüğünü ve 7 bin yıllık tarihsel varlığını sürdüren Diyarbakır Kalesi, Surları ve Burçları hala orijinal ve özgün kültür varlıkları olarak yaşamakta, Dünya tarihi için önemli bir evrensel miras özelliğini korumaktadır.
Hevsel Bahçeleri, bahçe kültürünün çok önemli olduğu bir coğrafyada yer alan tarihi boyunca halkın kullanımına açık sivil bir bahçe olarak özgün bir değer ortaya koymaktadır. 30'dan fazla uygarlığın izlerini taşıyan bir bölgede 8 bin yıl gibi çok uzun süredir bahçe olarak var olmasıyla, tarımsal değerinin dışında, kültürel ve tarihi olarak da özgün bir yere sahiptir.
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri'nin yaşamsal işbirliği ve Hevsel Bahçeleri'nin oluşturduğu peyzaj, kentin ve aday varlığın binlerce yıldır kesintisiz yaşam sürmesinde, en önemli etkendir.
FOTOGRAF: http://www.diyarbakirkulturturizm.gov.tr/
Diyarbakır Kalesi ve Surları
Diyarbakır Surları, M.Ö. 5. Yüzyılda başlayan yerleşimle birlikte oluşmaya başlamış ve kente egemen olan onlarca medeniyetin izleri ile şekillenerek çok katmanlı ve çok kültürlü bir oluşum süreci içinde günümüze kadar ulaşmıştır. Bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek özgünlüğünü ve 7 bin yıllık tarihsel varlığını sürdüren Diyarbakır Kalesi, Surları ve Burçları hala orijinal ve özgün kültür varlıkları olarak yaşamakta, Dünya tarihi için önemli bir evrensel miras özelliğini korumaktadır.
Diyarbakır Kalesi Karacadağ'dan Dicle nehrine kadar uzanan platonun, Dicle nehrine bakan dik yamaçları üzerinde kurulmuştur. Diyarbakır kalesi dış kale ve iç kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Dışkale, iç kaleyi çevreleyen ve onu koruyan bir yapıya sahiptir. İ.S. 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantius zamanında onarılarak güçlendirilen Diyarbakır kalesinin çevresi surlarla çevrilmiştir. Kente egemen olan uygarlıkların yaptıkları eklentilerle genişleyerek günümüze kadar ulaşan kale surları farklı uygarlıkların izlerini de taşımaktadır. Surlarda yer alan oymalar, yazıtlar ve kabartma motifleri otuza yakın uygarlığın varlığını belgelemektedir. Kale dış surlarının uzunluğu 5200 metredir. Ancak, 600 metre uzunluğunda ki İçkale surları ile birlikte değerlendirildiğinde Diyarbakır Kale surlarının toplam uzunluğu 5800 metreye ulaşmaktadır. Surların ve burçların yükseklikleri yaklaşık 7,6 ila 22 metre arasında değişkenlik göstermekte, genişlikleri ise coğrafi yapıya bağlı olarak 5-12 metre arasında değişmektedir. Burçların ve surların duvar kalınlıkları ise 1,40 - 5,00 metre arasındadır. Kentin doğusunda yer alan burçların duvar kalınlıkları çoğunlukla 1,40-2,60 metre arasında değişmekte olup, topoğrafik olarak doğal bir savunma alanı oluşturan bir bölgede inşa edildiklerinden dolayı diğer burç ve sur duvarlarına göre daha zayıf yapılmışlardır. En kalın kesitli burçlara ise kentin daha korunaksız olan kuzey ve batı tarafında yer alan bölgelerde rastlanılmaktadır. Burçların duvar kalınlığı bu bölgelerde 4,5-5 metreye ulaşmaktadır. Dairesel burçların duvarları daha kalın kesitlidir.
FOTOGRAF: http://www.kulturvarliklari.gov.tr
Diyarbakır kalesi dış surlarının toplam 82 burcu ve 4 ana kapısı varken, İçkale'de toplam 19 burç ve 4 kapı bulunmaktadır. Diyarbakır Kale surları 6312 sayı ve 11.03.1972 tarihli Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile tescillenmiştir. Burçlar, Diyarbakır Surlarının en ihtişamlı yükseldiği noktalardır. Kale burçları birbirinden farklı yapılarda olsa da aynı bölgedeki burçlar birbirine benzer form ve yapılarda inşa edilmiştir. En sık kullanılan yapı formu, kare, dairesel ve çokgendir. Kendine özgü mimari özellikleri, tarihsel dönemin ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Batı tarafında yer alan kalın duvarlı ve dairesel formlardaki burçlar savunmayı en kolay hale getirmek için inşa edilmiştir. Burçların en bilinenleri Keçi Burcu, Yedi Kardeş Burcu, Ben-u-Sen Burcu ve Nur Burcu'dur.
Burçların üç veya dört katlı olarak planlandıkları ve kapalı bir alana içerdikleri görülmektedir. Burçların kapalı alanları iki katlı olarak inşa edilmiştir. Burçların içerisindeki kapalı alanların zemin katlarının depo, birinci ve ikinci katların ise askeri amaçla kullanıldığı belirlenebilmektedir. Depoların yer aldığı zemin kat küçük bir alana sahipken, askeri barınak işlevi de gören üst katlar daha geniş inşa edilmiştir. Burçlar bazılarında iki teras katı bulunduğu görülmektedir.
Burçların üst kat bağlantıları bazı örneklerde sur içine bakan yüzlerde yapılmış merdivenler aracılığıyla, bazılarında ise burç içinde yer alan merdivenlerle sağlanmaktadır.
Surlar'ın yapımında kullanılan ana malzeme bazalt taşıdır. Kireç harcı ise surların inşasında kullanılan önemli dolgu malzemesi olmuştur. 4. yüzyılda Suriye, Irak ve Kuzey Mezopotamya'da yaygın olarak kullanılan bir malzeme olan tuğla da surların yapımında yer almıştır. Yörenin kendi toprağından üretilen tuğlalar, kavisli geçişlerde sıkça kullanılmıştır. Metal, döküm ve dövme demir ise Diyarbakır kale kapılarında kullanılan diğer unsurlardır.
Sur yapımında kullanılan taşların işlenişi ve boyutları, kullanım amacına göre farklılık göstermektedir. Surların alt kısımlarında daha büyük parçalar, diğer kısımlarında ise yapının alanına göre daha küçük veya silindirik taşlar kullanılmıştır. İşleve ve surun konumuna göre yapım teknikleri de değişkenlik göstermektedir. Düzgün dörtgen, kavisli, tulumbalı (orta kısmı dışa çıkıntılı) ve serbest moloz örgü biçimleri, surların konumuna ve işlevine bağlı olarak kullanılan yapım teknikleri olmuştur.
Diyarbakır kalesinin surlar ve burçları dışında diğer önemli bir öğesi de Suriçi bölgesine girişi sağlayan kapılarıdır. Diyarbakır kentini civarında yer alan kentlere bağlayan ana yolların kaleye girişini sağlayan dört kapısı bulunmaktadır. Bu kapılar, Harput yönünden gelen yol üzerinde Dağ Kapı, Urfa yolu üzerinde Urfa Kapı (Rum Kapısı), Mardin yolu üzerinde Mardin Kapı ve kenti Dicle nehrine ulaştıran Yeni Kapı (Dicle veya Su Kapısı)'dır.
Dağ kapı (Harput Kapısı); surların genelinden ve diğer kapılardan farklı tarihsel, yapısal ve sanatsal nitelikler taşımaktadır. Fransız arkeolog Gabriel, kapının yerleştirilme biçiminden hareketle, kapının Bizans eseri olduğunu belirtmiştir. Bu özellik, dikdörtgen biçimli giriş boşluğunun üzerini örten yarım daire kemer yapısıdır. Bunun yanında kapının kemer, sütun başlıkları ve duvar üzerindeki nişleri ise antik döneme dayandırmıştır. Kapının süslemeleri ve üzerine kazılı harf kabartmaları ortaçağ dönemine ait izler taşımaktadır. Bu özelliği ile Dağ Kapı, eşit kollu haçlar, çeşitli harfler, farklı uygarlıklardan kalma kitabeler (İslam öncesi, biri Romalılardan kalma Latince, dördü Bizans dönemine ait beş kitabe), kuş kabartması ve iki yanında keçi-boğa figürlü kabartma, nişin yanlarında aslan kabartmaları ile Diyarbakır surlarının hiçbir kapısında bulunmayan özgün özelliklere sahiptir. Bu öğeler göstermektedir ki, Dağ Kapı, temeli antik döneme kadar uzanan ve üst üste inşa edilmiş bir kapı özelliği taşımaktadır.
Urfa kapısının adı eski kaynaklarda Bab-el Rum (Rum Kapısı) ya da Halep Kapısı olarak geçmektedir. Urfa Kapısı'nın Suriçi'ne giriş sağlayan üç kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan kuzey yönünde olan ve üzerinde erken dönem kitabe bulunan kapının eski tarihsel dönemlere ait olduğu, güney taraftaki kapının ise kentin gelişen ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla daha sonraki dönemlerde açıldığı anlaşılmaktadır. Dökme demirden yapılan kapının üst bölümündeki kabartmalar kemer formunda ve kitabelidir. Kapının üst tarafında boğa ve kartal kabartması yer almaktadır.
Mardin kapı, çift geçidi olan bir kapıdır. Kapı, sivri kemerinin üzerinde yer alan madalyon kabartması ile süslenmiştir. Tarihsel süreçte yaşanan savaşlar, akınlar sırasında zarar gördüğü için onarım gören Mardin Kapı'nın üzerindeki tek satırlı yazı, kapının gördüğü onarımın tarihine ilişkin bir kanıt oluşturmaktadır.
Yenikapının adı çeşitli kaynaklarda Kaplan Kapısı, Su Kapısı, Irmak Kapısı olarak geçmektedir. Kapının erken tarihsel dönemlerde daha eski bir kapının yerini almış olduğu düşünülmektedir. Kentin en fazla kullanılan kapısı konumunda olan Yenikapı'da herhangi bir yazıt yer almamaktadır.
İçkale
Yukarı Dicle havzasında yer alan Diyarbakır kenti, Dicle vadisine hâkim "Fis Kayası" olarak adlandırılan sarp kayalık üzerine kurulmuştur. Diyarbakır kentinin en eski yerleşim alanı İçkale'de bulunan Amida Höyüktür. Amida Höyükte yapılan kazılar ve araştırmalardan elde edilen bilgilere göre kentin MÖ 5. binden başlayarak iskan edildiği düşünülmektedir. "Amida Höyük" kazıları yerleşimin geç kalkolitik dönem, erken-orta-geç tunç çağları ve demir çağında da süreklilik gösterdiğinin ortaya koymuştur. Ayrıca höyükte yapılan diğer kazı çalışmaları sırasında Artuklu döneminde inşa edilmiş bir saray açığa çıkartılmıştır. Höyük üzerinde yer alan sur duvarları ve kulelerin bu sarayın korunması için inşa edildiği düşünülmektedir.
İç Kale, Roma İmparatoru II. Constantius'un MS 349'da kentin etrafını surlarla çevreletmesi ile özel bir önem kazanmış ve her devirde kentin yönetim merkezi olmuştur. 18 burçtan oluşan İçkale'nin dört kapısı bulunmaktadır. Fetih ve Oğrun Kapıları İçkale'nin dışına açılırken, Saray ve Küpeli kapıları İçkale ile kenti birbirine bağlamaktadır.
İçkale sadece Amida Höyükte bulunan arkeolojik eserler açısından önemli bir alan değildir. Aynı zamanda içerisinde yer alan diğer eserlerle de ayrı bir önem kazanmaktadır. Amida Höyüğün üst katmanlarında yer alan ve arkeolojik bir buluntu olan Artuklu Sarayı'nın zengin renkli taş mozaik ve çini süslemelere sahip olduğu tespit edilmiştir. Artuklu döneminde İçkale'ye girişi sağlayan ve saray ile aynı dönemde yapıldığı düşünülen Artuklu Kemeri ve Artuklular döneminde Sultan Melik Salih Ebu's-Sena Mahmud tarafından 1203-1204 yıllarında yaptırılan Askeri Kışla yapısı, Diyarbakır kentini yönetmiş bir uygarlığın halen ayakta duran eserlerinin varlığı açısından da önem kazanmaktadır. Diğer taraftan İçkale'nin kuzeydoğu köşesinde yer alan ve yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte inşaa tarzı ve yapıda kullanılan malzemelerden dolayı M.S. 4. yy'a ve Roma Dönemine ait olduğu düşünülen Saint George (Kara Papaz) Kilisesi bulunmaktadır. Bir diğer eser ise Aslanlı çeşme'dir. İçkale'nin kemerli girişinin hemen karşısında yer alan çeşme 19. yy sonlarına tarihlenmektedir. Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırılan Kale Camii (Hazreti Süleyman Camii) İçkale'nin diğer önemli eseridir. Caminin bitişiğinde Osmanlılar döneminde yapılan ve Halid bin Velid'in oğlu Süleyman ile Diyarbakır'ın Araplar tarafından alınışı sırasında şehit düşen diğer sahabelerin yattığı Meşhed bulunmaktadır. Alanda, ayrıca 19. yy sonlarında yapılmış olan 7. Kolordu Binası, Adliye Binaları, Jandarma Binası ve Cephanelik binaları ile Karargah binası bulunmaktadır. Bu binalardan Karargah binası, Mustafa Kemal Paşa'nın 1916 yılında II. Ordu Komutanıyken karargah olarak kullanıldığı bina olması nedeniyle Atatürk Müzesi ve Kütüphanesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
FOTOGRAF: http://www.kulturvarliklari.gov.tr
Hevsel Bahçeleri
Hevsel Bahçeleri binlerce yıldır kesintisiz bir biçimde süren tarımsal üretim alanı olmasının yanı sıra "bahçe" olarak tanımlanmasından kaynaklanan özgünlüğü de kültürel, tarihi ve bölgesel olarak ayrı bir önem ve değer taşımaktadır.
Hevsel Bahçelerinin kültür mirası olarak korunması, yaşatılması ve sonraki kuşaklara aktarılması sürecinde; tarihi süreç içinde geçirdiği işlevsel ve yapısal değişimler, kullanım amaçları, farklı medeniyetlerdeki kültürel değeri ve bölge için önemi, tarihi kayıtlar, sözlü tarih kaynakları, efsaneler ve mitolojilerde yer almaktadır.
Hevsel Bahçeleri'nin önemi ve kültürel değeri, içinde bulunduğu coğrafyadaki bahçe kültürünün önemi ve değeri ile paralel olarak gelişmiştir. Bahçeler, Mezapotamya'da, Doğu Kültürü'nde gündelik yaşamın, mitolojilerin içinde önemli yer edinmiş, kültürel, sosyal, ekonomik ve dini hayat ile karşılıklı şekillenerek, kültürel ve tarihin önemli bir parçası olagelmiştir.
Bahçeler, Anadolu ve Mezopotamya'da dinlenme, eğlenme, hoş vakit geçirme gibi haz ile bağlantılı mekan olarak gündelik yaşamın içinde yer almıştır. Gerek doğu, gerekse batı toplumlarında bahçelerin temel yapı biçimini, ana su kaynağından beslenen dörde bölünmüş bahçeler oluşturmaktadır.
Hevsel Bahçeleri, bahçe kültürünün çok önemli olduğu bir coğrafyada yer alan, saraya, soylu sınıfa ve aristokrasiye ait olmayan, tarihi boyunca halkın kullanımına açık sivil bir bahçe olarak özgün bir değer ortaya koymaktadır. 30'dan fazla uygarlığın izlerini taşıyan bir bölgede 8 bin yıl gibi çok uzun süredir bahçe olarak var olmasıyla, tarımsal değerinin dışında, kültürel ve tarihi olarak da özgün bir yere sahiptir. Hevsel Bahçeleri, Diyarbakır kentine bereketli ürünler sunan, yüzyılların birikimi ile değer kazanmış kültürel değerleri içinde barındıran, kentin sosyal ve kültürel yaşamını şekillendiren ve geliştiren, gündelik hayatın, sosyal ve ekonomik yapının en önemli unsurlarından biridir.
FOTOGRAF: http://www.kulturvarliklari.gov.tr
Diyarbakır'ın kültürel, sosyal yaşamı, gündelik hayatına ilişkin bilgiler veren Evliya Çelebi, Diyarbakır halkının Dicle kenarında, Hevsel Bahçeleri'ndeki gündelik yaşamını, Hevsel Bahçeleri'de yapılan eğlenme ve dinlenme etkinliklerini anlatmıştır. Evliya Çelebi Hevsel Bahçeleri'ni, "Diyarbakır'da Fis kayasının aşağısında bulunan büyük nehrin iki yanı, güllük gülistanlık, bağ, bostan ve reyhan olduğu için yeryüzünde tanınmış bir dinlenme yeri olup her 5-6 ay veya yedi ay Diyarbakır halkının Şattü'l-Arab faslını ettikleri bir gezinti ve eğlence yeridir" sözleriyle anlatmıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Diyarbakır'ı anlatırken, Hevsel Bahçeleri'nin yalnızca tarımsal faaliyetin gerçekleştiği bir alan olarak değil halkın eğlenip, dinlendiği, hoş vakit geçirdiği bir kamusal mekân işlevi gören bahçe özelliğini vurgulamıştır.
Hevsel Bahçeleri'ne ilişkin kayıtlar ve bilgiler, Diyarbakır kenti için Hevsel bahçelerinin yalnızca önemli bir üretim alanı değil, geleneklere, kültüre, gündelik yaşama ve en önemlisi somut olmayan kültürel mirasın ortaya çıkması ve yaşatılmasındaki hayati önemini de ortaya koymaktadır. Hevsel Bahçeleri'nde yetişen ürünler yalnızca üretim veya gıda olarak değer taşımakla kalmayıp geleneksel üretim biçimleri ve sosyal, kültürel yaşamın gelişmesinde oynadıkları rol ile de somut olmayan kültürel miras içinde de ele alınmalıdır. Diyarbakır Karpuzu kentin önemli sembollerinden biri olmakla birlikte, Hevsel'in kendine özgü koşullarında, özgün yetiştirilme yöntemleri ile üretilmiş; yöreye özgü başka bir kültür mirası olan "Borani" güvercinleri ve boranhaneler ile karşılıklı varlığını sürdürmüş, tüm bu birbiriyle bağlantılı miras, Diyarbakır kültürüyle, mutfağıyla ve gündelik yaşamla etkileşim içinde olagelmiştir.
KAYNAK: © UNESCO/World Heritage - © Kültür ve Turizm Bakanlığı - © tr.wikipedia.org/ - © www.worldheritageturkey.com
HAZIRLAYAN: Erdin ivgin / Gezialemi.com
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi: 2015Liste Sıra No: 1488Niteliği: Kültür MirasıYeri: Diyarbakır, TürkiyeKoordinatlar: N37 54 11.16 E40 14 21.51Linkler: UNESCO İnternet Sitesi