Kars ili, Merkez İlçesi sınırları içinde, Türkiye ve Ermenistan sınırında yer alan Ani Arkeolojik Alanı, Erken Demir Çağından 16. yüzyıla kadar yerleşimin sürekli olduğu, Orta Çağ'ın şehircilik, mimarlık ve sanat açısından gelişiminin tüm zenginlik ve çeşitliliğinin bir arada görüldüğü çok kültürlü bir İpek Yolu yerleşimidir. İçkale'de 4. yy'da başlayan yerleşim, kapalı kent modelinden açık kent modeline geçişin bölgedeki ilk örneğini belgelemesi bakımından önemlidir. Yerleşimin yoğun ticaret akslarının üzerinde yerleşmesi, ilerleyen zamanlarda çok kültürlü bir ticari merkez olarak gelişmesine neden olmuş, bu da kenti Ermeni, Gürcü, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin buluşma noktası haline getirmiştir.
Bu karşılıklı kültürel etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkan mimari tasarım fikirleri, inşaat malzemeleri ve teknikleri ve dekorasyon ayrıntıları ise, daha sonra tüm Anadolu'ya ve Kafkasya'ya yayılacak olan Ani'ye özgü bir mimari dilin oluşumuna neden olmuş ve sürekli dönüşen bir kentsel peyzaj içinde özgün mimari anıtlar üretilmiştir. Bu özellikleriyle Ani Arkeolojik Alanı 2016 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kaydedilmiştir.
Kars merkez Ocaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan Anı Örenyeri, Türkiye- Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay nehrinin batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şehridir. Ören yeri Anadolu'ya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezidir. Örenyerinin zenginliği de buradan gelmektedir. Ani'nin en eski tarihinin M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzandığı düşünülmektedir.
Tarih öncesi dönemde örenyerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuştur. Bugünkü örenyerini oluşturan iç kale M.S. 4. yy'da Kars şehrine ismini veren Karsaklılar tarafından yaptırılmıştır. Örenyerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış, daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış, 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Ani'yi fethetmesinden sonra Ani Beyi olan Ebu'l Menuçehr 1064-1072 arasında 3. sur sistemini yaptırmıştır.
Kale surları devetüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla üçgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer 5 m yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde haç motifleri, aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur. Örenyerinin ana giriş kapısı olan Aslanlı Kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı Kapının bulunduğu surların doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslan'ın şehri 1064 yılında fethetmesini belgeleyen dört satırlık kufi İslami kitabe mevcuttur.
Günümüzde 78 hektar büyüklüğündeki bir alan üzerine kurulmuş olan Ani Örenyeri 4,5 km. uzunluğundaki dış cephe surları, sur içerisindeki antik kentte bulunan cami, kilise, hamam, saray, kervansaray, köprü vb. yapılardan oluşmuş 21 adet tescilli taşınmaz ile birlikte, arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiş bölgenin en önemli örenyeridir.
ŞEHİR SURLARI
Anı şehrini kuzeyden kuşatan şehir surları 4,5 km uzunluğunda olup, surlar üzerinde 7 adet kapı bulunmaktadır.
Ortaçağda ipek yolunun Anadolu'ya ilk giriş noktasında bulunması sebebiyle ticari önem kazanan örenyeri M.S. 964 yılından itibaren Bagratlı Kralı AŞOT tarafından yaptırılan ilk sur sistemi ile bir kent özelliği kazanmaya başlamıştır. İkinci sur sistemi 978 yılında Bagratlı Kralı SEMBAT döneminde tamamlanmış olup, son sur sistemi Selçuklu Sultanı Alparslan'ın şehri 1064 yılında fethetmesinden sonra Şeddatlı Beyi Ebu'l Menuçehr tarafından tamamlanmıştır.
FOTOGRAF: Hansm, Ani Cathedral, CC BY-SA 3.0,
KATEDRAL
Kare planlı olan kilise düzgün kesme tüf taşından inşa edilmiştir. Günümüzde kilisenin orta mekanını örten kubbesi yıkılmıştır.
Yazıtlara ve tarihçilere göre kilisenin temelleri Bagratlı Kralı II. Sembat tarafından M.S. 990 yılında atılmış ancak Kral Sembat öldükten sonra kilise eşi kraliçe KATRANİDE tarafından 1010 yılında bitirilmiştir. Kilisenin mimarı aynı yüzyılda İstanbul Ayasofya Kilisesinin tamiratını yapan TRİDAT ustadır.
Katedral 1064 yılında Sultan Alparslan'ın Ani'yi fethetmesinden sonra camiye çevrilmiş ve ilk fetih namazı kılınmıştır. Bu sebeple büyük katedrale Fethiye Camii de denilmektedir.
AZİZ PRKİTCH (KEÇELİ) KİLİSE
Kilise mimarisi kubbeli ve iki kısımdan oluşmuştur. İç mekanda sekiz köşegen mevcut olup doğu istikametindeki yarım kubbe diğer kubbeden daha geniştir. İki düzlemden meydana gelen sütunlar bu bölümü de ayırır.
Ani Örenyerinin güney doğusunda büyük katedrale yakın bir noktada inşa edilmiş olan kilisenin yarısı sonradan yıkılmıştır. Kilise M.S. 1036 yılında yapılmış olup zemini daire planlıdır. Kilise mimarisi kubbeli ve iki kısımdan oluşmuştur. İç mekanda sekiz köşegen mevcut olup doğu istikametindeki yarım kubbe diğer kubbeden daha geniştir. İki düzlemden meydana gelen sütunlar bu bölümü de ayırır. 1036 yılında kral III. Sembat tarafından yaptırılan kilise 1291 ve 1342 yıllarında Atabekler tarafından restore ettirilmiştir. 1930'lu yıllarda ise bir yıldırım düşmesi sonucu kilisenin yarısı yıkılmıştır.
GAGİK KİLİSESİ
Dairevi planlı ve yüksek kubbeli kilise kasnaklar üzerine oturan geniş kubbenin statik problemler oluşturması sebebiyle kilise yapıldıktan bir süre sonra çökmüştür.
M.S. 10 yy. başlarında Kral Gagik tarafından yaptırılmıştır. Dairevi planlı ve yüksek kubbeli kilise kasnaklar üzerine oturan geniş kubbenin statik problemler oluşturması sebebiyle kilise yapıldıktan bir süre sonra çökmüştür. 12. yüzyılda yeniden onarım gören kilise 8 adet bazalt taşından yapılmış sütunun taşıdığı daha küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Yapıldığı dönemde bölgedeki en büyük merkezi dairevi planlı kilise olan Gagik kilisesinden günümüze temel duvarlarından bir kısmı ulaşmıştır.
ABUGHAMRENTS (POLADOĞLU)KİLİSESİ
Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 kenar sütun üzerinde durmaktadır.
Örenyerinin kuzeybatısında Bostanlar deresinin üzerindeki surlara yakın plato üzerinde kurulan kilise M.S. 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılmıştır. Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 kenar sütun üzerinde durmaktadır. Güneydoğuya açılan tek kapısı bulunan kilisenin sekizgen kubbesinin her köşesinde birer pencere mevcuttur. Kilisenin apsisinin bulunmayışı bu kilisenin bir aile mezarlığı anısına anıt mezar binası olarak kullanıldığı sonucu doğurmaktadır.
TİGRAN HONENTS (RESİMLİ) KİLİSESİ
Haç planı ile yapılan kilisenin zemin katının iç mekanı dört büyük sütunla kubbeye bağlanmıştır. Yarım daire şeklindeki apsis sağ ve soldaki iki katlı günah çıkarma odaları ile çevrilmiştir. Kilisenin çevresi dikdörtgen planlı olup cephelerin çatı alınlıklarında rölyef hayvan figürleri ile süslenmiştir.
Anı Ören Yerinin kuzey doğusundaki Mığmığ deresinin Arpaçay Nehrine karıştığı yer üzerinde yükselen seki biçimindeki bir arazi üzerine kurulan kilise 1215 yılında Anılı bir tüccar olan Tigran Honents tarafından inşa ettirilmiştir. Haç planı ile yapılan kilisenin zemin katının iç mekanı dört büyük sütunla kubbeye bağlanmıştır. Yarım daire şeklindeki apsis sağ ve soldaki iki katlı günah çıkarma odaları ile çevrilmiştir. Kilisenin çevresi dikdörtgen planlı olup cephelerin çatı alınlıklarında rölyef hayvan figürleri ile süslenmiştir. Bu kilise özellikle iç mekanındaki fresklerle dikkat çekicidir.
Kilisenin iç cephe duvarları ile kubbe kısmında Hz. İsa'nın doğumundan ölümüne kadar geçen olayları sembolize eden freskler mevcuttur. Kilisenin doğu cephe duvarında bulunan güneş saati dikkat çekicidir.
FOTOGRAF: Ggia, Monastery of the Hripsimian Virgins, CC BY-SA 3.0,
GENÇ KIZLAR KİLİSESİ
Türkiye Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehri Vadisinin batı yanında bulunan kilise, örenyerine ulaşan kervan yolunun başlangıç noktasında inşa edilmiştir. Mimari yapısı ve süslemeleri dikkate alındığında 13. yy.'ın karakteristik özelliğini taşıyan kilise silindirik bir plana sahip olup üzerindeki kubbe çadır görünümündedir. Giriş kapısı kervan yoluna bakan kuzeybatı istikametinde bulunan kilisenin dış cephe duvarları üzerinden kabartma geometrik süslemeler mevcuttur. Altı bölmeli dış cephe duvarının kemerleri arasında bulunan pencereler içeriyi aydınlatmaktadır. Kilisenin etrafı sur duvarları ile çevrili olup kuzey istikametteki sarp kayalıklara doğru uzayan kervan yoluna kilise bir galeri ile bağlanmıştır. Üzeri kemer tonozlu olan galerinin önemli bir kısmı yıkılmıştır.
RAHİBELER MANASTIRI
Türkiye Ermenistan sınırının en uç noktasında Arpaçay Nehrinin aktığı derin vadi üzerindeki sarp kayalıklar üzerine kurulan bu kilisenin yapım tarihi belli olmamakla birlikte 10. yy sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazilikal planlı manastır özel bir ibadet yeri olup manastırın kuzey ve güney cephe duvarları yarım daire şeklindeki kemerlerle batı yönündeki galeriye ulaşmaktadır. Manastırın diğer bir kapısı olan batı kapısı ise diğer kapıya göre daha küçük olup sarp kayalıklara doğru açılmaktadır. Manastır ören yerindeki ulaşılması en zor olan sarp kayalıklar üzerine kurulduğundan günümüze sağlam bir şeklide ulaşmıştır.
FOTOGRAF: Ggia, Manucehr Mosque, CC BY-SA 3.0,
EBUL MANUÇEHR CAMİİ
Örenyerinde iç kaleye çıkan yolun güneyinde bulunan plato üzerine inşa edilen Ebul Menuçehr Camii planı bilinen ve günümüze sağlam bir şekilde ulaşan en eski Selçuklu eseridir. Ani şehrinin Selçuklular tarafından fethedilmesinden sonra 1072 yılında Ebu'l Menuçehr Bey tarafından yaptırılan camii Sivas Divriği Ulu camiinden daha önce yapıldığı için Anadolu'daki ilk Türk camii olma özelliğini de taşımaktadır. Cami iki katlı ve dikdörtgen planlı olup zemin kat Arpaçay vadisine bakan kısımda toprağa gömülü olarak yapılmış olup dört odadan oluşmaktadır. Caminin bu kısmı medrese olarak kullanılmış, medrese üzerindeki birinci kat ise fil ayağı sütun kemerler ile birbirine bağlanarak iç mekanda geniş kubbeyi taşımaktadır. Kemerler arasında kalan yıldız motifli süslemeler özellikle dikkat çekicidir. Camiye bitişik olarak yapılan 99 basamaklı taş minare de günümüze kadar ayakta kalmıştır. Caminin tamamı düzgün kesme tüf taşından yapılmıştır.
SELÇUKLU KERVANSARAYI
Anı Örenyerinin merkezinde yer alan kervansaray 12. yy. başlarında yapılmış olup ören yeri içerisinde bulunan antik ana cadde üzerinde inşa edilmiştir. Kervansarayın taç kapısı süslemeleri orijinal Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır. Kervansaray 10. yy.da inşa edilen Arekletos Kilisesi ile daha sonra birleştirilerek yapılmıştır.
EBU'L MUAMMERAN CAMİİ
M.S. 11.Yüzyıl sonunda Şeddadlı Beyi Ebu'l Muammeran tarafından yaptırılan camii ören yerindeki Ebu'l Menuçehr caminin bir benzeri olup, Muammeran camiinin minaresi daha yüksek ve geniş olarak inşa edilmiştir. Tek katlı ve dikdörtgen planlı cami ile minaresi 20.yüzyıl başlarında yıkılmıştır. Günümüze minarenin bir kısmı ulaşabilmiştir.
FOTOGRAF: Ggia, Palace Ani, CC BY-SA 3.0,
SELÇUKLU SARAYI
Örenyerinin kuzeybatı istikametinde sarp bir kayalık üzerine kurulan bu muhteşem saray yapım tarihi belli olmamakla beraber muhtemelen 1064 yılında Selçukluların Ani'yi fethinden sonra Ebu'l Menuçehr Bey tarafından şehirde başlatılan imar çalışmaları sırasında yapılmış olmalıdır. Orijinali üç katlı olan binanın üçüncü katı ahşap olduğundan dolayı yıkılmış, günümüze zemin katla bodrum katı ulaşmıştır. Özellikle sarayın girişini oluşturan portal kapı Selçuklu mimarisinin en güzel taş işçiliğini sergileyen yıldız motiflerden oluşmuştur. Sarayın bodrum katını oluşturan tonoz kemerli bölümleri kışları ambar olarak kullanılmış, L şeklindeki zemin kat ise asıl saray olarak kullanılmıştır. 12. yy.'ın karakteristik Selçuklu süsleme tarzı ile yapılan dikdörtgen planlı saray büyük bir salon ve bu salonun etrafına dağılmış odalardan oluşmuştur. Selçuklu Sarayı içerisinde bulunan şadırvan bu muhteşem yapının diğer bir dikkat çekici mimari özelliğini sergiler.
KÜÇÜK HAMAM
Ani Örenyerinde Arpaçay'ın kuzeybatısında Arpaçay'la Tatarcık deresinin birleştiği alanda bulunan Bey Sekizi Kapısının 100 m güneyinde bulunmaktadır. Selçuklu mimari tarzında yapılan hamam dört eyvan ve dört halvet odasından oluşmuş, odaların kapı girişleri sivri kemerli olarak yapılmıştır. Ayrıca eyvanlar beşik tonoz kemerlerle örtülmüştür. Hamamın girişi batı istikametinde olup buradan bir koridorla soyunma odalarına ulaşılır. Ayrıca bu koridorun kuzeyinde bir ılıklık ve külhan kısmı bulunmaktadır.
BÜYÜK HAMAM
M.S. 11.yüzyıl sonlarında Selçuklular döneminde yapılan büyük hamam kare planlı olarak inşa edilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılarda hamamın halvet, yıkanma yerleri ve cehennemlik kısmı ortaya çıkarılmıştır. Özellikle yıkanma yerlerindeki Selçuklu mimari üslubunda yapılan mukarnas ve nişler dikkat çekicidir.
İPEK YOLU KÖPRÜSÜ
M.S. 9. yüzyılda iki katlı olarak inşa edilen köprü Türkiye-Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay nehrinin üzerinde kurulmuş olup, tarihi İpek yolunun Anadolu'ya ilk giriş noktasında bulunmaktadır. İki katlı köprünün zemin katı kervanların geçişi için, üst katı ise yaya ve askerlerin geçişi için kullanılmıştır. Köprünün gövdesi tamamen yıkılmış olup, günümüze sadece köprünün ayakları ulaşabilmiştir.
İÇ KALE
M.S. 4. yüzyılda Kafkasları geçerek bölgeye gelen Bulgar-Valantur boyunun Karsak oymağı tarafından kurulmuştur. Ören yerinin güneybatısında yüksekçe bir tepe üzerinde kurulan iç kale M.S. 7. yüzyılda inşa edilen dış cephe surlarının küçük bir bölümü ile kale burcu, iki tapınak kalıntısı ve bir saray kalıntısı günümüze ulaşabilmiştir.
BOSTANLAR DERESİ MAĞARALARI
Prof. Dr. Kılıç KÖKTEN tarafından yapılan Prehistorik araştırmalardan Ani Örenyerinin batısında bulunan dar bir vadi içerisindeki Bostanlar deresi volkanik tüf tabakasından oluşmuştur. Bostanlar deresinin özellikle batı yakasındaki dik yamaç üzerinde bulunan mağaralar bölgedeki yerleşimin eski tunç çağından beri devam ettiğini göstermektedir. Mağaralar içerisinde bulunan kuş evleri ve ağıl olarak kullanılan hayvan barınakları özellikle dikkat çekmektedir.
KAYA KİLİSESİ
Ani Örenyerinin batısında Bostanlar deresinin uzandığı vadi üzerinde bulunan Kaya Kilise, volkanik bir tüf tabakasından oluşan kaya kütlesine oyulmuş şapelden oluşmaktadır. Şapelin iç mekanındaki oyma tekniğiyle yapılan sütun ve tonoz kemerler kilisenin 9. yy sonu, 10. yy başlarında yapıldığını göstermektedir.
ATEŞGEDE TAPINAĞI
M.S. 6. yüzyıl sonlarında kısa süreli Sasani hakimiyeti döneminde yapılan Ateşgede tapınağı, dairevi planlı bir mekan içerisine yapılan 4 sütun ve sütun başlıklarına oturtulan yekpare taştan yapılmış bir ateş yakma tablasından oluşmaktadır. Tapınağın batı ve güney uzantısında bulunan yapı kalıntıları ise tapınak müştemilatı olarak değerlendirilmektedir.
HOROMOS KİLİSESİ
Ani Örenyerine 6 km. uzaklıkta bulunan Koşevenk Örenyeri içerisinde yer alan kilise M.S. 10. yüzyıl başlarında Bagratlı Kralı Abas tarafından yaptırılmıştır. Kars bölgesindeki ortaçağ döneminde yapılmış kiliseler içerisinde çan kulesi sağlam olarak günümüze ulaşmış tek kilisedir. Kilisenin bulunduğu Koşevenk Örenyeri günümüzde I. derece askeri yasak bölge kapsamında bulunmaktadır.